Bodrum' da katliam!!!

Bodrum'da köpekler zehirli kıyma ile öldürüldü. Belediye Başkan Yardımcısı'nın da köpeği zehirlendi.










Muğla’nın Bodrum İlçesi'nde, sahipli köpeklerle kediler, kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından önlerine atılan zehirli kıymaları yiyince öldü. CHP’li Belediye Başkan Yardımcısı Zeki Özkeskin’in de bahçesindeki Belçika Kurdu ‘Margus’ adlı köpeği zehirlendi. Veteriner kliniğine kaldırılan Margus yaşama döndürülmeye çalışılırken, hayvanseverler katliama tepki gösterdi.

Bodrum’un Kumbahçe ve Eskiçeşme mahallelerinde, hafta sonunda 6 köpek ve 3 sahipli kedi, önlerine zehirli kıyma atılarak öldürüldü. Belediye Başkan Yardımcısı Zeki Özkeskin de dün sabah, Manzara Sitesi’ndeki villasının bahçesinde bağlı bulunan Margus isimli Belçika kurdu köpeğini hareketsiz yatarken görünce hemen yanına gitti. Köpeğinin kulübesi çevresinde kıymalar olduğunu farkeden Özkeskin, zehirlendiğini anlayıp veteriner kliniğine götürdü. İlk müdahale ile midesi yıkanan Margus'a serum tedavisi uygulanmaya başlandı. Köpeğinin seruma bağlı olarak yaşam mücadelesi verdiğini belirten Özkeskin, “Bodrum Belediyesi olarak altı yıl önce yaptığımız barınakta 600 yakın köpeğe modern şartlarda bakım yapıyoruz. Sokak köpeklerini de sık sık toplayıp tedavilerini yapıyoruz. Ancak bu kez yapılan saldırı sahipli köpeklere yönelik. Bunun amacını öğrenmeye çalışıyoruz. Bunları yapan insan olamaz. Birçok hayvan sahibi artık köpeklerini bahçelerinde barındırmaktan çekiniyor. Adli şikayette bulunacağımız gibi zabıta ekipleri ile de bunları yapanları bulmaya çalışacağız” diye konuştu.

Bodrum Hayvan Hakları Derneği Başkanı Füsun Uslu ise Göltürkübü’nde de hala köpek ölümlerinin devam ettiğini belirterek, “Bodrum’dan aldığımız bu haber ise bizi tam anlamıyla şoke etti. Sorumluların mutlaka bulunup cezalandırılması için savcılığa ve polise gerekli müracaatları yaptık. Göltürkbükü’nde ise köpeklerin öldürülüp toplu gömüldüğüne dair duyumlar aldık. Şimdi bunu araştırıyoruz. Bodrum ve Göltürkbükü’nde son iki yılda zehirlenerek öldürülen köpek ve kedi sayısı 200’ü buldu” dedi.

SİZCE HANGİSİ ERKEK ?

Wikipedia' da "erkek" kelimesinin karşılığı nedir diye arama yaptığınızda, karşınıza bu linkteki yanıt çıkıyor. Bu yanıtın bir bölümünde, erkek ve kız çocuklarını ayıran şu özelliklerden bahsediliyor.

Bir erkek çocuğunun ergenliğe girmesiyle, vücudunda kız çocuklarına göre farklı gelişen özellikler şunlardır:

  • Göğüs kılları
  • Vücudun diğer bölgelerinde daha fazla kıl
  • Yüzde sakal, bıyık oluşumları
  • Daha büyük el ve ayaklar
  • Daha geniş omuz ve göğüs
  • Daha güçlü kafatası ve kemik yapılanması
  • Daha güçlü kaslar ve psikolojik direnç
  • Boyunda gelişen Adem elması
  • Daha kalın ses
  • (Genellikle) Daha uzun boy
Bu bilimsel açıklamada yer almayan bir önemli özellik daha var, o da halk dilinde "YÜREK" olarak biliniyor.

Şimdi siz değerli hayvanseverlere bir soru yöneltelim;

Bir tarafta , bu linkteki haberde, Ntv Anahaber mikrofonlarına "bu şırıngaları isteyen herkes bulabilir, köpekleri öldüren hayvan sevmeyen çevre sakinleridir" diyen Veteriner Hekim Alp Yılmaz, diğer tarafta bu linkteki söyleşisinde " Sarıyer Belediyesi köpekleri zehirliyor, yakında belediyeyi basacağım artık yeter, bu işi bilmiyorlarsa ben öğreteyim " diyen Müjde Ar.

Sorumuz şu : SİZCE HANGİSİ ERKEK ?

Aşağıdaki yazıyı belki birçoğumuz okumuştur. Bugünlerde bu yazıyı tekrardan yayınlamanın uygun olacagını düşündük. Birileri ders alır mı acaba ?


ADIM YAŞAR BERBEROĞLU ESKİ BİR SABIKALI ESKİ BİR KATİL ESKİ BİR KATLİAM SANIĞIYIM...

KIZACAKSINIZ,AĞLAYCAKSINIZ,HATTA BELKİ KÜFÜR EDECEKSİNİZ AMA OKURKEN KANINIZ DONACAK

(GERÇEK BİR HAYVANSEVERSENİZ AŞAĞIDAKİ YAZIYI SONUNA KADAR OKUYACAK ZAMANI KENDİNİZE MUTLAKA AYIRMALISINIZ)

Bir hafta kadar önce sizlere İMDAAAAT; diyerek gönderdiğim mesajda:

.........Emekli bir memurum.. Zeynepkamilde iki köpeğimi ÜsküdarBelediyesi zehirlemek istiyor... Bana yardım edin lütfen. Onların öldürüleceklerini bilmenin çaresizliği içinde yüz kiloluk cüssemle sadece ağlayabiliyorum..........; diye yazmıştım..

Bir çok insan, özellikle Mimar Meral Olcay hanım ve Sokaktaki Melekler ilgilendi. Sağ olsunlar..

Oysa...
Oysa ben de eski bir Üsküdar Belediyesi çalışanı ve Üsküdar Belediyesinin maaşlı katiliydim.

Aşağıda yazacaklarım noktasına kadar gerçek olup asla bir kurgu ve hayal ürünü değildir.
İster kızın İster küfredin İster gülün, gerçek bu...
İbret olsun diye yazdığım geçmişimi okursanız acımasız bir katliam sanığının acınacak öyküsünü öğrenmiş olacaksınız.

Yıl 1983
20 li yaşlardaydım.
Üsküdar Belediyesi Ümraniye Şubesinde Zabıta Memuruydum. Yaka numaram 6641 Sicil numaram 28700 Aynı zamanda İstanbul Üniversitesinde okuyordum.

Bir gün zabıta amirliğine bir şikayet telefonu geldi.
Adamın biri bahçesine bağladığı köpeğinin gözlerinden kuduz diye şüphelenmiş. Amir sen Karadenizlisin tabancayla o işi üzerine al; dedi Gururum okşandı. Tamam; dedim, Arabaya atlayıp zanlının! adresine gittik.

7.65 çapında bir tabanca verdiler elime hadi; dediler..
Köpeğe yaklaştığımda önce elimdekini yiyecek bir şey sanıp kuyruğunu sallamaya başladı. İyice yanaşıp alnına nişan aldım.
Son birkaç saniyede onu öldüreceğimi anlamış gibi canhıraş ipini çekmeye çalıştı. Tetiği düşürdüm.
Alnının tam ortasında bir beyazlık gördüm sanki, ardından kan fışkırdı. Hayvan geriye doğru bir takla attı.

Sürünerek zincirinden kurtulmaya, benden kaçmaya çalışıyordu.. Bir daha sıktım.
Boynu düştü..

Beni tebrik ettiler.

Belediyenin temizlik işlerine bağlı iki kişilik köpek itlaf ekibi vardı.
Bu kişiler köpek zehirlemeye çıktıkları zaman vatandaşın tepkisini çektiklerinden beni onların başına hem koruma hem de amir olarak vermişlerdi. Silahla yaptığım şov amirimin beni ödüllendirmesine yetmişti.
Sabahleyin belediyenin altındaki kasaptan 3-4 kilo kıyma alır içine zehri iyice karıştırır ve infaza çıkardık. Aslında duygusal bir insandım.
Hatırı sayılır dergi ve gazetede yayınlanmış onlarca şiirim vardı.
Dalida, Rodrigo; Beethoven bile dinlerdim.
İşin garibi yakında psikoloji öğretmeni olacaktım.
Ama bunlar hayvan katliamı yapmamı engellemiyordu.
Öldürdüklerimiz ne de olsa köpekti.. Bir köpek için üzülmenin mantığı olabilir miydi..

O zamanlar Ümraniye köpek cenneti gibiydi.
Her tarafta koloniler halinde köpekler mevcuttu.
Genellikle şehrin dışındaki gecekondu mahallelerinde öldürmeye giderdik.

Oradaki köpekler kuru ekmeğe hasretti. Bizim kıymanın kokusunu metrelerce uzaktan alır etrafımızda pervane olurlardı.
Heyecanla kuyruk sallar ne olur bize bir tutam verin diye adeta yalvarırlardı.
Kıymayı attığımızda bu karşılıksız iyiliğimizin mantığını çözemeden, minnet dolu şaşkın bakışlarla onu havada kaparlardı.
Damaklarına bulaşan et kokusunun mutluluğuyla kuyruklarını sallar, bize teşekkür etmek için üzerimize sürtünürlerdi..

Sonra...

Sonra titremeye başlarlardı.
Ardından nefes almaları zorlaşırdı.
Boğulur gibi hırıltılar çıkararak nefes almaya çalışırlardı..
Ağızlarından burunlarından köpükler çıkmaya başlardı.
Bazen kan kusarlardı..
Soluk borularını, midelerini parçalardı zehir..
Bunlar olurken genellikle gözlerimize bakmaya çalışırlardı bana bir şey mi yaptın..; Beni kurtarabilir misin; der gibi bakarlardı.
lütfen bana yaradım et;beni neden kandırdın; bana bunu neden yaptın; der gibi bakarlardı En çokta çırpınırlardı ölürken. Vücutlarının bir kısmı felç olur
Bir kısmı kasılır Bir kısmı titrer.. Çok karmaşık bir olaydır zehirlenen köpeğin ölümü. Bazıları çığlık çığlığa can çekişirken Bazıları hafif iniltilerle Bazıları da sessizce ölürlerdi..
Nedense hepsi ağlardı can verirken.. Bakışları bir bilmece gibi olurdu hep..
Bakışlarının okunmasına asla izin vermezlerdi ölürken. Kıyma yetsin diye az az atardık.. Az attığımız için daha zor ölürlerdi.. Çırpına çırpına ölürlerdi..

Can çekişmeleri dakikalarca sürer, çocuklar onları izlerdi.. Şişmiş cesetlerini bir kamyonete atıp çöp sahasına götürürdük.

İki kişinin amiri olmak beni fazlasıyla mutlu ederdi. Bir sorumluluğumun olması önemliydi benim için. Düşünebiliyor musunuz; öldürme emri verebiliyordum. Hayvanların kaderleri iki dudağımın arasındaydı..
Zabıta şapkamla gurur duyuyordum. Ekiptekilerin biraz önlerinden yürürdüm hep.

Amirleriydim ne de olsa...

Koskoca Ümraniyenin bu büyük sorununun sorumluluğu benim üzerimdeydi.
Az iş değildi bu: yöneticilik yeteneği ve dirayet isterdi.. Öyle sıradan insanın yapacağı kadar basit bir iş değildi. Bir ilçenin köpek sorununu çözen önemli bir memurdum ben.. Akşamları rakı masasında süsler süsler anlatırdım bu infazları.. Çeşitli maskaralıklarla ölen köpeğin taklidini yapar güldürürdüm herkesi..


Bir cellattım ben.
Dilediğimi öldürtüyordum. Yok etmenin psişik cazibesi beni sarmıştı.
Gücün doruklarında hastalıklı bir mutluluk yaşıyordum. Köpeklerin tanrısıydım ben. Asırlardır süren bastırılmış vahşi duygularımı tatmin ediyordum. Avlanma çağlarından beri genlerimden silinmeyen ilkel duygularımı besliyordum. Ölüm emri vermenin girdabıyla karanlık, sadist duygularımı doyuruyordum. Sanırım 20 gün kadar sürdü bu katliamlara katılmam. Benim için biçilmiş kaftandı bu iş.
Çünkü işimizi kısa sürede bitirip ellerimi yıkayıp üniversiteye gidebiliyordum.

Ben bir toplumbilimci adayıydım..
Felsefe, mantık, sosyoloji, psikoloji dersleri verecek formasyonla donatılıyordum. Bir gün infaz için Ümraniye Kazım Karabekir Mahallesine gidecektik. Orada çok köpek vardı. Dolayısıyla zehirli kıymayı daha çok hazırlamıştık. İlk iki köpeğe kıymayı attığımı hatırlıyorum. Yaşlı bir adam bizi kömürlüğüne götürdü. Orada tanımadığı bir köpek doğurmuş 7-8 yavru yapmıştı. Onları öldürmemizi istiyordu. Yavrular ananın memelerine yumulmuştu. Ana bizi görünce tedirgin oldu.
Yavrularını korumakla kaçırmak arası kıvranmaya başladı.

ıÜüAncak kıymayı görünce sevindi. Çocuklarına süt verecekti Yemeli sütü çoğalmalıydı. Üstelik bu gecekondu semtinde kıyma onun için olağanüstü bir ziyafetti. Mutlulukla ete uzandı. Kuyruğunu salladı. Bakışlarıyla teşekkür etti. Bir tane daha attık. Onu da bir hamlede yuttu.. Titreme nöbetleri başladı..
Sarsıldıkça yavrularının ağzı memesinden kopuyordu; onları patisiyle tekrar memesine iterken ölüm nöbetleri sıklaşıyordu.

İhtiyar. yavrularına da yavrularına da verin.. ben ne yapacağım onları..; diye sürekli söyleniyordu.. Kıymadan küçük parçalar koparıp yavrulara yedirmeye çalışıyordum. Ama çok miniklerdi ve yemekte zorlanıyorlardı.
Bu arada ağzından köpükler çıkmaya başlayan anne bana doğru sürünerek geldi. Isıracak diye bir elime aldığım taşı kafasına vurmaya hazırlanıyordum ki olağanüstü bir şey oldu: Ayağımı, ellerimi kanlı diliyle yalamaya başladı..
Bir yandan burnunun ucuyla yavrularını iterek yerdeki zehirli kıymadan uzaklaştırmaya çalışıyor
Diğer yandan gözlerime yalvararak bakıp ;ne olur onlara zehirli kıyma verme; der gibi başını sallıyordu.. iki-üç kıyma yediği halde ölmemekte direniyordu.
Ağzından kanlar gelmeye başladığı halde can havliyle yavrularının uzaklaştırmaya çalışması, ellerimi yalvarır gibi yalaması ilginç bir sahne oluşturuyordu. Sanırım manzara şuurumu biraz bulandırmıştı..
İhtiyar adam yavruları gösterip.
Memur bey ağzını parmaklarınla açıp öyle sok kıymayı... ağzını açıp öyle sok..; deyip duruyordu.. Birdenbire bir şeyler oldu bana..
Devletin memuruydum ve adam bana emir veriyordu..
Sinirlendim.
Ben devlet memuruyum. Bana nasıl emir verir gibi konuşursun lan; diye bağırdım. Yavruların hali sanırım etkilemişti beni. İçimdeki insani duygular canlanmıştı sanırım. Sonra ben ne yapıyorum yahu; dedim kendi kendime.
Sapık mısın lan; dedim kendi kendime
Yavruları var daha gözleri açılmamış, bu şerefsiz ihtiyarın sözüne bakıp onları nasıl öldürüyorsun lan; dedim kendi kendime.. Adama daha çok sinirlendim.
Öldürmüyorum lan pezevenk. Defol git; diye bağırdım
Emrimdeki itlaf işçilerine;bugün bu kadar yeter, hadi gidiyoruz; dedim.
Uzaklaşırken yavruların, yerde son çırpınışlarını yapan annenin memelerini emmeye çalıştıklarını gördüm en son..
Bir de; kıyma yediği için yerde çırpınan, gözleri henüz açılmamış yavrunun o durumdayken bile annesini arandığını gördüm.. Belediyeye döndüğümüzde moralim bozuktu.. Mutsuzdum. Garip bir hüzün çöreklenmişti içime..Elbisemi değiştirip meyhaneye gittim. O gece sabaha kadar kabus gördüm..
İnsanların beni zehirlediklerini, ağzımdan kanlar geldiğini, nefes alamadığımı...
Sabaha kadar o yavru köpeklerle uğraştım. Onların ;anamı neden öldürdün amca; diye ağlaştıklarını gördüm..
Ertesi gün zabıta amiri Zaim Sancak;a bu ekipte çalışmak istemediğimi söyledim. ve o ekipten böylece ayrıldım.

Sonraki günlerde vicdan azabı beni kuşatmaya başladı. Bu azap gün geçtikçe çığ gibi büyüdü Orman yangını gibi büyüdü. Bu azap gün geçtikçe işkence olmaya başladı Bu azap boynuma bir kement gibi Beynimde bir yangın gibi Alnıma bir leke gibi kaldı hep..

Hiçbir zaman aklımdan çıkmadı yaptığım katliamlar. Otururken, kalkarken, yerken, uyurken.. Gülme yeteneğimi kaybettim o günden sonra.. Daha suskun Daha içine kapanık bir insan oldum. Sürekli bir kabusun içinde yaşadım

ıÜüÜniversiteyi bitirdiğimde Pendik belediyesinde Şube müdür yardımcısı oldum.. Bugünkü başkan yardımcısı düzeyi yani.. Temizlik işlerinden de sorumluydum. İtlaf ekibi bana bağlıydı. Asla köpek öldürtmedim.

Belediyede yıllarca müdürlük yaptım ve cinayetlerimin diyetini vermek için vatandaşın hiçbir şikayeti kaale almadım. Onları çağırıp nasihat ettim.
Onlara köpeklerin asla öldürülmemesi gerektiğini, öldürmeye hakkımız olmadığını anlattım.

Her insanın içinde bir katil vardır. Genlerinde mağara döneminden kalma öldürme güdüleri vardır.
İnsan beyni bilimle, sanatla, sevgiyle aydınlandıkça bu güdüler azalır ve yok olur.
Sonraki yıllarda yaptığım katliamların azabı daha çok büyüdü Cinayetlerimin acısı beni daha çok kuşattı. Karınca ezmemek için yolumu değiştirmeye başladım. Odamdaki sivrisineklerini camları açıp çıkarmaya çalıştım. Asla öldürmedim. Akrep yakalasam emin bir yere bıraktım.

Ama köpekler

Köpeklerin karşısında kendimi hep suçlu hissettim. Onlarla asla göz göze gelemedim.
Onlardan utandım.
Onlardan kaçtım.
Nerede bir yalnız yavru görsem içim kan ağladı. annemi sen mi öldürdün diye hep sorguluyorlardı beni sanki.. Bir an olsun yakamı bırakmadı o yavruların haykırışları.. Beynimden zehirlenen köpeklerin çığlıkları eksik olmadı hiç..
Bir katilin suçluluk duygusu içinde, aşağılık duygusu içinde yaşadım hep. Bunları yazmaktaki amacım tüm katillere seslenmektir.
Katillere, katil adaylarına sesleniyorum: öldüreceğiniz hayvanın gözlerine bakın; orada zavallılığınızı göreceksiniz..
Orada ben sana ne yaptım.. seni korumanın, sana köle olmanın dişinde ne yaptım; diye yakaran bir ana bir baba bir kardeş göreceksiniz..
Orada sessiz bir çığlık Orada çaresizlik Orada acı göreceksiniz.. Orada merhametsizliğinize karşı sevgi Canavarlığınıza karşı saygı göreceksiniz..

İtlaf ekibindeki arkadaşlar..

Lütfen öldürmeyin..

Öldürmek size ve ailenize uğursuzluk getirecektir. Psikolojiniz bozulacak, hayat size zehir olacaktır. O hayvanların çırpınışları sizi çarpacaktır. O hayvanların ağızlarından çıkan köpükler O hayvanların ağızlarından dökülen kanlar sizi boğacaktır. Amirler, müdürler size sesleniyorum: siz isterseniz hayvanlar ölmez.. İnanın asla öldürmeye mecbur değilsiniz.. Onların yaşamı iki dudağınızın arasında. Onların yaşama haklarına saygı duyar ve birazcık fedakarlık yaparsanız ne olur sanki.. Küçük dağları ben yarattım demeyin asla..
Ben nasıl çırpınıyorsam şimdi zehirlenmiş bir köpek gibi Nasıl boğulur gibi yaşıyorsam 24 saat Her anım bir yangının içinde nasıl geçiyorsa Sizde öyle olacaksınız yarın.. inanın içinizde bir damla insanlık varsa Her öldürdüğünüz köpek için, bin kez öleceksiniz.. Bende müdürlük yaptım sizin gibi Öldürtmedim ve hiç bir şey olmadı..
Hayvanları şikayet eden ruh sağlığı bozuk bazı kişilere alet olmayın lütfen.
Sevgisiz büyüyüp toplumda canlı bomba gibi gezen canavarların şikayetlerine kulak asmayın lütfen.. Sokağını bekleyen, orayı sahiplenen köpekleri öldürtmek isteyen psikopatların maşası olup masum canlara kıymayın lütfen..

Ve siz köpekler..

Katiline bile sevgiyle yaklaşan Katilini bile koruyan müthiş canlılar. Sizin karşınızda insanlığımdan utanç duyuyorum. Siz olmazsanız yaşamak için sebebim kalmayacak biliyor musunuz. Hiçbir ilaç dindiremez size yaptıklarımın acısını Hiçbir psikiyatr teskin edemez, kandıramaz beni suçluluğumdan dolayı Hiçbir tanrı kurtaramaz beni vicdan azabından
Hiçbir cehennem yeterli gelmez günahlarımın kefaretine..

Siz köpekler

Sizleri kalleşçe kandırıp öldürdüm hep
Arkanızdan vurdum sizi
Alçakça vurdum sizi..
Zavallının biriyim ben.
Şerefsiz bir mazisi olan katilim ben..

Acıların okyanusunda çırpına çırpına boğulmak yetersiz benim için. Şimdi sadece intihar kokuyorum Şimdi her hücremde bir köpek mezarı var . Zehirlenirkenki çırpınışınızı yaşıyorum sürekli Sürekli yavrularınızın çığlıkları kulaklarımda Ne çıldırabiliyorum, ne ölebiliyorum.
Ben köpekleri değil, kendimi zehirlemişim meğer..
Biriniz beni silkeleyip uyandırsın lütfen bu kabustan. en asla hayvan öldürmedin, bir karabasandı gördüğün; desinler lütfen.











Küçükçekmece Belediyesinin Barınağını ziyaret ettiğimizde gördüğümüz manzara karşısında dehşete kapıldık. En fazla üç-dört köpeğin kısa süre tutulacağı boyutlardaki kafeslerin her birinde irili ufaklı 10-15 köpek vardı. Köpeklerin bazıları aşırı kalabalıktan kavga ettikleri için olsa gerek yara bere içindeydi. Hayvanların hemen hepsi inanılmayacak kadar zayıftı. Kafeslerde mama kabı yoktu. Köpekler, tavuk besler gibi, kafesin sidikli ıslak zeminine bir avuç- evet 15 köpeğe bir avuç- mama atılarak sözde besleniyordu. Hayvan başına iki tane kuru mama düşüyordu, o da kalırsa.

Başka bir kafeste tek başına yatan, felçli bir köpek gördük. Arka ayakları kaskatı kesilmişti. Can çekişiyordu. Sorumlu Veteriner Muhammet Özkan’a sorduk. Trafik kazası sonucu getirildiğini söyledi. Nasil bir tedavi yapıldığını sorduk. Cevap vermedi. Israr ettik. Vitamin veriyoruz dedi.

Fotoğraf çekmemize izin vermediler.

Pazar günü tekrar gittik. Içeri alınmadık. Sağlık Işleri Müdürü Kadir Bulut kimsenin barinağa alınmaması için talimat vermiş. Kapıdan gördüğümüz manzara aynıydı. Yine hayvanların önünde mama kabı yoktu. Bekçiye, geçen gün gördüğümüz kaza geçirmiş köpeği sorduk. Yine aynı yerde, taşın üzerinde yattığını söyledi.

Iki gün sonra bazı hayvanları yine insan yerleşiminden çok uzak yerlere bırakmışlar. Yukarıdaki fotograflarda Küçükçekmece Barınağından bırakılan köpekleri görüyorsunuz. Barınak koşullarının canlı delili olarak.

Bu rezaletin artık bitmesi için, 5199 Sayılı Hayvan Hakları Yasasının uygulanması ve kısırlaştırılan hayvanların alındıkları yere geri bırakılmaları için lütfen aşağıdaki sorumlulara ulaşın:

Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay: Tel: 212 411 06 00 fax:, 0212 411 06 08
Kuçükçekmece Belediyesi Sağlık Müdürü Kadir Bulut: 0212 624 94 98


Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Md.
Mustafa Kemal Yalınkılıç: mkemal@milliparklar.gov.tr fax: 0312 / 207 59 81

Cevre ve Orman Bakanlığı Istanbul Il Müdürü
Mehmet Emin Birpınar: mbirpinar@gmail.com fax: 0212 5200374


SCANDAL AT KUCUKCEKMECE SHELTER

We were shocked at what we saw when we visited the Kucukcekmece Shelter. There were 10-15 dogs in each kennel that was only of a size for two or three dogs to stay for a temporary period. Some of the dogs were wounded, most probably because of fights that took place as a result of the overcrowded kennels. Nearly all of the dogs very extremely skinny. There were no food cups in the kennels. The dogs were so called fed by throwing a hand full of dry food to the kennel floor wet with urine and feces. Each animal had, two or three bits of dry food to his share, if he had the chance to pick it up in time.

On another kennel we saw a paralyzed animal lying on wet stone floor. His hind legs were rigid. It was obvious that he was in pain. We asked the vet Muhammet Ozkan what had happened to this animal. He said that he had a car accident. We asked what he was doing as a treatment. He didn’t answer. When we insisted, he said he was giving vitamins…

They didn’t let us take pictures.

Two days later we went there again, on Sunday. They didn’t let us in. The head of health department, Kadir Bulut had ordered for nobody to be taken in. We looked inside from the outer door of the shelter. There were no food cups in kennels. We asked the guard about the paralyzed dog we had seen two days ago. He told us that he was still there, lying in pain.

We have found out that two days later, some of the dogs were dumped in places far away from human habitat where there is no chance for them to find any food. Our friends went and took some pictures. Above you see the pictures of dogs released from Kucukcekmece shelter as the living witnesses of the conditions in the shelter.

For this horror to end for Kucukcekmece Municipality act as Animal Protection Law 5199 demands please reach to those that are responsible for this crime:


Küçükçekmece Major Aziz Yeniay: Tel: 212 411 06 00 fax:, 0212 411 06 08
Kuçükçekmece Municipality Health Deparment Director Kadir Bulut: 0212 624 94 98


Environment and Forest Ministery National Parks General Director .
Mustafa Kemal Yalınkılıç: mkemal@milliparklar.gov.tr fax: 0312 / 207 59 81

Environment and Forest Ministery Regional Director of Istanbul
Mehmet Emin Birpınar: mbirpinar@gmail.com fax: 0212 5200374



Geçen ay hayvanseverlere petshoplara yönlendiren "veteriner hekim" Devrim Baykal' la ilgili yazımızı hatırlarsınız. Bir gaf da "veteriner hekim" Alp Yılmaz' dan geldi. Neden ruhlarını para için satarlar bilemeyiz.


Yukarıdaki video ,son günlerde Sarıyer ilçesinde, belediye tarafından yapıldığı herkesçe bilinen zehirlemelerin konu edildiği , 4 Mart 2008 tarihli Ntv Anahaber programı. Sarıyer Belediye Başkanı Sn. Yusuf Tülün beklenildiği gibi suçlamaları reddediyor. Üstelik zehirlenen köpeklerden bazılarının kendi ekipleri tarafından kurtarıldığını ve tedavi edildiğini söylüyor. İddiaların aksine , Kısırkaya' da rehabilitasyon merkezi kurduklarını ve hayvanları burada iyileştirdiklerini söylüyor.

Bilmeyenler için söyleyelim : Kısırkaya Rehabilitasyon Merkezi, Kilyos sahilinde, doğru düzgün yolu bile olmayan, uzun süreler boyunca gönüllülerin sokulmadığı ve son zamanlarda gelen baskılarla günde sadece 2 saat ziyaretçi kabul edilen bir yerdir. Ulaşımı son derece zordur. Kolayca ulaşılmaması için böyle bir yer seçildiği izlenimi verir gittiğinizde. Yüzlerce metre öteden köpek feryatlarının duyulduğu kapalı bir konteynerdır bu sözde rehabilitasyon merkezi. Köpeklerin toplanip kisirlastirilmasi isi ihale ile Deniz Kimya adlı inşaat şirketine verilmiştir. Burası, Sayın Başkan' ın, küpe başına hakediş ödediği Deniz Kimya nın ekmek kapılarından biridir diyebiliriz.

Sayın Başkan ! Lütfen bizi aptal yerine koymayı bırakınız.! Gerçekleri sizler de bizler de çok iyi biliyoruz. Bu işin bizzat belediye veya belediye bağlı profesyonel ekipler tarafından, atılacak yeni köpeklere "yer açmak " adına gerçekleştiğini Sağır SUltan bile biliyor artık. Gelin bu işi durdurun, gönüllülerle işbirliği yapın. Lütfen işbirliği çağrımıza kulak verin. İsteklerimizi yerine getirin. Bunu yapabilecek gücünüz var .

Bir eleştiri de Pro Vet veteriner kliniğinin sahibi Alp Yılmaz' a ; " Sayın Alp Yılmaz! Neden gerçekleri söylemekten korktunuz? İşyeriniz kapatılır diye mi ? Herkesin rahatça bulabileceğini söylediğiniz o şırıngaların, tüfekle veya blow pipe la atılmış olması gerektiğini bilmiyor musunuz ? Sıradan vatandaş blow pipe üflemeyi nereden bilsin ? Şırınganın mekanizmasının nasıl kurulduğunu nasıl bilsin ?Neden onurlu bir davranış gösterip gerçekleri söylemediniz? Tamamen duygusal değil mi ? Tebrikler Alp Yılmaz!!!

Şimdi her köpek öldürmek isteyen sizin kapınızı çalsa ne olacak ? . "Ben şu itleri bir zehirleyeyim" diyenlere yol gösterecek misiniz Alp Yılmaz ? Sizin iyi bir hayvansever olduğunuzu ve sokak köpeklerine yardım eden gönüllülere destek olmaya çalıştığınızı biliyoruz. Ancak " bunları isteyen herkes bulabilir" cümlesini söylerkenki yutkunuşunuz , bakışlarınız ve herkesin bildiği gerçekleri inkar edercesine verdiğiniz demeç, bizi uyutmaya sizin de işlerinizin baltalanmamasına yetmeyecek. Sipariş kabul eder misiniz ? İlk siparişiniz benden olsun. 2 tüfek 5 şırınga, bolca da zehir. Bizim mahallede yemek verip karınlarını doyurmama rağmen arada sırada aklını şaşırıp bana saldıran itler var, gebertmenin zamanı geldi !!!


Sipariş vermek veya detaylı bilgi almak isteyenler için Veteriner Hekim Alp Yılmaz' ın iletişim bilgileri aşağıdaki gibidir.

PRO-VET veteriner klinigi, Sarıyer -Maden
Vet. Hekim Alp Yılmaz
TEL: 0212 242 32 61
FAKS: 0212 271 85 72
GSM: 0542 414 66 49
ADRES: kilyos cad. no:54 maden mahallesi

Yazık çok yazık,

Yalanlar yalanlar yalanlar!!!



Son günlerde Sarıyer ilçesinde, belediye tarafından yapıldığı herkesçe bilinen zehirlemelerin konu edildiği , 4 Mart 2008 tarihli Ntv Anahaber programı. Sarıyer Belediye Başkanı Sn. Yusuf Tülün beklenildiği gibi suçlamaları reddediyor. Üstelik zehirlenen köpeklerden bazılarının kendi ekipleri tarafından kurtarıldığını ve tedavi edildiğini söylüyor. İddiaların aksine , Kısırkaya' da rehabilitasyon merkezi kurduklarını ve hayvanları burada iyileştirdiklerini söylüyor.

Sayın Başkan ! Lütfen bizi aptal yerine koymayı bırakınız.!

Bir eleştiri de Pro Vet veteriner kliniğinin sahibi Alp Yılmaz' a ; " Sayın Alp Yılmaz! Neden gerçekleri söylemekten korktunuz? İşyeriniz kapatılır diye mi ? Herkesin rahatça bulabileceğini söylediğiniz o şırıngaların, tüfekle veya blow pipe la atılmış olması gerektiğini bilmiyor musunuz ? Sıradan vatandaş blow pipe üflemeyi nereden bilsin ? Şırınganın mekanizmasının nasıl kurulduğunu nasıl bilsin ?Neden onurlu bir davranış gösterip gerçekleri söylemediniz? Tamamen duygusal değil mi ? Tebrikler Alp Yılmaz!!!




Fotografta gördüğünüz güzeller güzeli sokak köpeği, 26 Şubat 2008 de , Sarıyer Belediyesi ekipleri tarafından zehirlenerek öldürüldü. Sadece birkaç hafta önce kameraya verdiği poza bakın. Sanki öleceğini bilirmiş gibi en güzel bakışını attı kameraya doğru. Bu işin peşini bırakmayacağız Yusuf Tülün! Katlettiğin bu canların hesabını vereceksin !!!!

YUSUF TÜLÜN İCRAATLARI




Yusuf Tülün ve arkadaşlarının icraatlerinden bir kesit.


Tebrikler başkan..

YUSUF TULUN ARTIK YETER







Sarıyer Belediyesi tarafından Zekeriyaköy’deki ormanlara atılan köpekler 26 Şubat 2008’de yine aynı belediye tarafından zehirlendi.

Kanlı icraat devam ediyor. Köpekler eş dostun kurduğu ihale şirketi tarafından toplanıyor, kısırlaştırılıyor, “hak edişler” ihale şirketine ödeniyor, köpekler ormana atılıyor, daha sonra aynı ekip tarafından zehirleniyor.

Eskiden, gece toplanan köpekler zehirlenerek taş ocaklarına gömülürdü. Şimdi, bu köpekler üzerinden ihale şirketleri aracılığı ile rant sağlanıyor. Köpekler daha ameliyat yaraları iyileşmeden atıldıkları ormanda zehirleniyorlar.

BIRAZ MERHAMET DUYGUSU OLAN HERKES: LÜTFEN BU KATLIAMIN DURDURULMASI İÇİN SESİNİZİ YÜKSELTİN.

YUSUF TULUN: STOP THIS MASSACRE

Dogs that were dumped in forest area around Zekeriyaköy by Sariyer Municipality were poisoned by them on February 26, 2008, today.

The bloody execution is going on. Dogs are collected by contractor firms established by friends and relatives; neutered by that firm; “success fees” are paid; dogs are dumped in forests; and later poisoned by the same team.

In the past, dogs that were collected at night were poisoned and buried in stone quarries. Now, income is earned by this bloody operation through contractor firms. Dogs are killed in forests where they are dumped before their operation wounds are healed.

EVERYBODY WHO HAS SOME COMPASSION IN HIS HEART: PLEASE RAISE YOUR VOICE TO STOP THIS MASSACRE.


Sevgili hayvan dostları,

Sarıyer Belediyesi tarafından kanunlara karşı gelinerek, ormanlarda ölüme terkedilen köpeklerin videoları ve fotoğraflarını bir süredir yayınlamaktayız. Her geçen gün onlarca, yüzlerce " küpeli " köpek, ölüme terkedilmektedir. 5199 sayılı kanuna göre, aşılanıp kısırlaştırılan sokak köpekleri, alındıkları bölgelere bırakılmak yerine, orman bölgelerine atılarak bir insanlık suçu işlenmektedir. Önceki dönemlerde zehirli köfteler ile, bugünlerde de ormanlarda açlığa terkedilerek gerçekleştirilen itlaf karşısında, hayvansever dernekler ve gruplar çaresiz kalmaktadırlar. Ormanlara hergün taşınan yüzlerce kilo mama bu işin çözümü olmayacaktır. Sarıyer Belediye Başkanı Yusuf Tülün, hayvanların "doğal ortamlarına" bırakıldığını söyleyerek, biz havyanseverleri tam manasıyla " keriz " yerine koymaktadır.

Değerli dostlarımız! Şimdi hesap sorma zamanıdır. Sarıyer Belediyesi' ne karşı açılmış olan davalar sürmektedir. Bu süreci desteklemek ve belediye görevlilerinin biraz da olsa bu konuya dikkatlerini çekmek bizlerin görevidir. Ormanlara mama götüremiyor, sokak hayvanlarını tedavi ettiremiyor veya barınakları ziyaret edemiyor olabilirsiniz. Eğer kendinizi bir hayvansaver olarak tanımlıyorsanız, aşağıdaki linke tıklayarak, Sarıyer Belediyesi' ne , bu yaptıkları insafsız katliam konusunda hesap sormak zorundasınız. Lütfen birkaç dakikanızı ayırın ve "bilgi edinme formu" aracılığyla sorularınızı gönderin. Gelen cevapları ehhablog@gmail.com adresine yollayıp yayınlamamıza yardımcı olun.

SARIYER BELEDİYESİ BİLGİ EDİNME BAŞVURU FORMU :

http://www.sariyer.bel.tr/Hizmetler/Bilgi_Hizmetleri/Bilgi_Edinme_Formu.aspx?Type=Gercek

Gönderebileceğiniz örnek metin:

Sayın ilgili,

5199 sayılı " Hayvan Haklarını Koruma Kanunu" gereğince, yaşadıkları bölgelerden, aşılanıp kısırlaştırıldıktan sonra geri bırakılmak üzere , belediyeniz ekipleri tarafından toplanan sokak köpeklerinin, ilçe sınırları içindeki ormanlık alanlara bırakıldığına şahit oluyorum. Aynı zamanda internette, bu konuyla ilgili sayısız fotoğraf ve video kaydına rastladım. Yaşama alanlarından farklı yerlere , su ve yiyecek bulamayacakları bölgelere bırakılan bu köpeklerin neredeyse tamamı açlık, hastalık veya trafik kazaları sonucunda ölüyorlar. Kanunu neden gerektiği gibi uygulamadığınızı öğrenmek istiyorum.

Saygılarımla,

............


Gönderilecek cevapları ehhablog@gmail.com adresine gönderirseniz bu sayfalar aracılığıyla yayınlayacağız.

Geçen günlerde mail gruplardan aldığımız bir haberi sizlerle paylaşalım istedik.

ALL dergisi son sayısında, yandaki imajda da göreceğiniz yazıya sayfalarında hiç de utanç duymadan yer vermiş. Yüzbinlerce insanın, gecesiyle gündüzüyle mücadele ettikleri, " Kürk" sorununu hiçe sayarak, " siz Peta' ya aldırmadan kürkünüze sarılın! " şeklinde bir yazıya yer vermişler. Peta' ya bu konuyla ilgili bilgi verdik. Ommedya yaptığı bu saçmalığın karşılığını epeyce bir başağrısı çekerek ödeyecek gibi görünüyor. ALL dergisinin hazırlanmasında emeği geçen herkesin artık elleri kanlıdır. Canlı canlı derileri yüzülen, tarifsiz acılar çektirilerek katledilen zavallı hayvanların ruhları elbet bir gün onları da rahatsız edecektir. Kendilerine aşağıdaki linkteki video yu izleyip, yaptıkları hatayı temizlemek adına neler yapmaları gerektiğini derhal düşünmelerini tavsiye ediyoruz.

http://www.petaasiapacific.com/feature-chinese-furfarms.asp

Tepkinizi göstermek için aşağıdaki iletişim bilgilerini kullanabilirsiniz,

Yayın Yönetmeni
Ebru KILIÇOĞLU
ebrukilicoglu@ommedya.com

Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu)
Erem Kargül
eremkargul@ommedya.com


ALL Dergisi İletişim Adresi
Om Yayıncılık Reklamcılık İletişim Hizmetleri San. Ve Tic. Ltd. Şti. İbrahim Karaoğlanoğlu cad. Yayıncılar SK. 10/A Kat:2 Seyrantepe 34418 İSTANBUL
Tel (0212) 324 81 10 Faks (0212) 324 81 93

*All Dergisi tarafından yapılacak her açıklamayı sayfalarımızda yayınlamaya hazırız. İletişim adresimiz ehhablog@gmail.com dur.

KANIT TOPLUYORUZ











Bu fotoğrafları bir arkadaşımız, Zekeriyaköy'e giden orman yolunda çekti. Bunlar, Sarıyer Belediyesinin kısırlaştırdıktan sonra kulaklarına mavi küpe takarak ormana attığı köpekler.

Hayvan Hakları Yasası Uygulama Yönetmeliği şöyle diyor:
Madde 7:
a) Sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanların toplatılması, kısırlaştırılması, aşılanması, gerekli tıbbî bakımlarının yapılması ve işaretlenmesi, alındığı ortama geri bırakılması, sahiplendirilenlerinin kayıt altına alınmasıyla,
ç) Bölge ve mahallerindeki, özellikle köpekler ve kediler olmak üzere, sahipsiz hayvanların bakımları, aşılarının yapılması, işaretlenmesi ve kayıtlarının tutulmasının sağlanması, kısırlaştırılması, alındığı ortama geri bırakılması ve sahiplendirilmelerinin yapılması için hayvan geçici bakımevlerine gönderilmesi gibi yapılan tüm faaliyetlerde yerel hayvan koruma görevlileri ve gönüllü kuruluşlar ile belediye veteriner hekimlerinin koordinasyonunun sağlanmasıyla,
ilgili hususlarda gerekli tedbirleri alır.
Madde 21:
d) Hayvanlar, hiçbir suretle ilgili belediye sınırları dışındaki bir ortama, ormanlık alana veya diğer yaban hayatı yaşam alanlarına bırakılmaz.

Sarıyer Belediyesi, sokak hayvanlarını kısırlaştırdıktan sonra belediye sınırları dışına, ormanlık alana atarak SUÇ IŞLEMEKTEDİR. Bu, hem kanuna karşı hem de insanlık onuruna karşı bir suçtur.
COLLECTING EVIDENCE
These pictures were taken by a volunteer, in the forest road to Zekeriyaköy. These dogs were dumped there by Sariyer Municipality, after being neutered and marked with a blue tag.
Animal Protection Regulation says:
Article 7 a. Municipalities are responsible for collecting, neutering, vaccinating stray animals and for returning them back to where they are taken after their medical treatment is complete.
Article 7 c. Municipality veterinarians are obliged to cooperate with local animal volunteers, animal organisations during the implementation of their duty of collecting, neutering, vaccination, rehoming, and releasing of stray animals in their territories.
Article 21 d. Animals can in no condition be dumped in forests, in areas of wild life or in places out of the border of cities.
Sariyer Municipality is committing a crime by refusing to cooperate with volunteers and by dumping dogs in forests. This is a crime against the dignity of being human and against law.


Değerli arkadaşlar,

Sadece sağ işaret parmağınızı kullanarak, yüzlerce can kurtarabileceğinizi tahmin eder miydiniz ? Nasıl mı yapacaksınız? Aşağıdaki yazıyı dikkatlice okuyun ;











Sarıyer Belediyesi'ne karşı sürdürdüğümüz eylemde mümkün olduğu kadar çok kanıt toplamamız ve bu kanıtları Türkiye ve dünya basınına göstermemiz gerekiyor. Peta' nın Asya Pasifik ofisi, bizi yakından izliyor. PetaasiaPacific.com sitesi üzerinden, bu kampanyaya destek verecekler. Avrupa' daki çeşitli örgütler destek mesajları gönderiyorlar. Hazırlayacağımız bu dosyayı kendilerine de göndererek yaratacağımız tepki hareketiyle, bu vicdansız hayvan katillerinin başlarını epeyce ağrıtacağız. Sizden kanıt toplamak için destek istiyoruz.


İhtiyacımız olan :

Sarıyer bölgesindeki ormanlara atılan köpeklerin fotoğrafları ve videoları.Her ne kadar üzücü olsa da, açlıktan ölmüş küpeli köpeklerin Özellikle görüntülenmesi gerekiyor.Kulağında küpe olan, yani kısırlaştırıldıktan sonra kanuna aykırı bir şekilde ormanlara atılan köpeklerin fotoğrafları ve videolarına ihtiyacımız var.

Hemen yarın sabah bu kampanya için desteğinizi göstermek adına harekete geçebilirsiniz. Fotoğraf makinalarınızı video kameralarınızı alın ve Sarıyer ormanlarına gidin. Mümkün olduğunca çok fotoğraf çekin ve video kaydı yapın. Elinizdeki tüm belgeleri ehhablog@gmail.com adresine yollayabilirsiniz.Fotoğraf ve videoların açıklamalarını eklemeyi sakın unutmayın. ( hangi bölgede, ne zaman cekim yapıldığı , genel durum ile ilgili bilgiler) . Elinizdeki belgeler maille yollayamayacağınız kadar büyükse bizimle irtibata geçin.Belgeleri sizden seve seve alabiliriz. Biz bu dosyaları biraraya getirip, basının işine yarayacak şekilde düzenleyeceğiz. Videoları montajlayıp, Türkçe ve İngilizce altyazılar ekleyeceğiz. Fotoğrafları Türkçe ve İngilizce açıklamaları ile birlikte galeriler halinde toparlayacağız.Lütfen kanıt toplayabilmemiz için bize destek verin.


Bu mesajı olabildiğince çok kişiye ulaştırın. Sadece birkaç dakikanızı ayırarak yüzlerce hayvanın hayatını kurtarabilirsiniz. İstikamet Sarıyer Ormanları...

Vakit ayıracak herkese şimdiden sonsuz teşekkürler....



*Not : İmkanı olanlar, ormanlara gitmeden önce yiyecek götürmek için hazırlık yapabilirler.

Ne götürebilirsiniz ? :
-Evinizde haşlayacağınız birkaç paket makarna,
-Mahalle kasabından alabileceğiniz, artık kemikler.
-Evinizin yakınlarında bulunan restoranlardan talep edebileceğiniz, yemek artıkları.
-Petshoplardan satın alabileceğiniz köpek mamaları. Bazı petshoplarda kilo ile satılan ucuz mamalar da bulunabilir.




Uzmantv.com, işlerinin uzmanı olan kişilerin, kendi alanları ile ilgili sorulara, video kayıtları ile yanıt verdikleri bir site. Birçok konuyla ilgili faydalı bilgilere ulaşmak mümkün. Konsantrasyonumuz evcil hayvanlar, evsiz hayvanlar ve hayvan hakları ihlalleri olduğuna göre, bu konuyla ilgili videoları sizler için izledik..


Vet. Hekim Devrim Baykal' ın, "Yavru köpekleri nereden almalıyız ?" başlıklı videosuna rastladık. İlk başlarda herşey güzel. Devrim Hanım, sahiplerini tanıdığımız, veteriner hekim kontrolünde bakılan ailelerden yavru edinilmesi gerektiğini tavsiye ediyor. Ancak video nun devamında, meşhur "petshop" konusu açılıyor. Sevgili Veteriner hekimimiz , eğer tanıdık bir aileden yavru köpek alınamıyor ise , "petshop" lara gidilmesini öneriyor şu cümleyle ;

"Eğer farklı bir ırk istiyorsanız, ve tanıdık bir aileden bir yavru alamadıysanız, bu durumda petshoplara gitme gerekliliği var"

diyerek, hayvan sahiplenmek isteyenlerin elini bu kanlı paraya bulamalarını öneriyor kısacası. Belliki Devrim Hanım' ın hayvan barınaklarındaki durumdan hiç haberi yok.Petshoplardan yüzlerce binlerce dolar ödenerek "satın alınan" ve saçma sapan bahanelerle terkedilen onlarca, yüzlerce cins köpeğin sokaklarda, hayvan barınaklarında yaşam mücadelesi verdiklerini bilmezmiş gibi konuşuyor. 1243 kişi tarafından izlenen bu video kaydında, barınaklardaki zavallı hayvanlardan birinin sahiplenilmesi doğrultusunda tavsiyelerde bulunsaydı Devrim Hanım, fena mı olurdu ? Bu konuşmalarının altında hiçbir ticari menfaat olmadığını umarak, kendisini bu yanlışını bir şekilde düzeltmeye ve evsiz hayvanlar için birşeyler yapmak adına elini taşın altına koymaya davet ediyoruz.

Devrim Hanımefendi ile ilgili internette yaptığımız araştırmada , yuva arayan hayvanlarla ilgili bilgiler yayınlayan, Barınak Gönüllüleri Derneği' ne ait, http://yuvaariyorum.blogspot.com
adresinde aşağıdaki bir yazıya rastladık. Ormandan kurtarılan hayvanlarla ilgili bir başlık altında, Devrim Hanım' ın sahibi olduğu Giza Veteriner Polikliniği' nin iletişim bilgileri de mevcut. Kendisi ve çalışma arkadaşları acaba bu zavallı hayvanlara yardımcı mı oluyorlar? Eğer öyleyse bu videoda neden bu konudan bahsetmiyorlar ? Sokak hayvanları meselesini bir reklam aracı olarak mı kullanıyorlar.

Devrim Hanım bu konularla ilgili cevap yollarsa yine bu sayfalarda seve seve yayınlayacağız. Kendisi bize ehhablog@gmail.com adresinden ulaşabilir, ve bu eleştirilerimiz hakkında bizleri aydınlatabilir.

-------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------

04 Ocak 2008 Cuma

Ormandan Kurtarılan Canlar Yardım Bekliyor



İstanbul'da belediyelerin ormana attığı köpekler yaşam savaşı veriyor. Ormanda barınacak yer bulmaları ve beslenmeleri mümkün değil. Annelerinden ayrılıp ormana terkedilen yavrularınsa bu yaşam savaşında hiç şansı yok. Gönüllüler tarafından ormandan kurtarılan ve veterinerde aşılarına başlanan henüz 2-3 aylık yavruları sahiplenerek ya da tedavi masraflarına yardımcı olarak onlara yaşama şansı vermek sizin elinizde.

İletişim: Aslı Pelit asliumut@yahoo.com 0534 302 44 80
Asude Ustaoğlu asudeustaoglu@yahoo.com 0532 570 43 54
Giza Veteriner Polikliniği (Beykoz/Kavacık) 0216 331 49 11

-------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------

Tepki ve uyarılarınızı iletmek için kullanacağınız iletişim bilgileri;

Giza Veteriner Polikliniği
Cumhuriyet cad. No.278/B (Eski Acarkent Girişi) Kavacık - Beykoz / İstanbul
Tel & Faks : 0 (216) 331 49 11 PBX
E-mail : petklinik@petklinik.net

Devrim Baykal Facebook profil sayfası : http://www.facebook.com/s.php?k=100000080&id=695683649


İlgili siteler;

http://www.gizavet.com/
http://www.petshopgercegi.com/
http://www.uzmantv.com/bizeulasin

SUC DOSYASI...

Hürriyet Gazetesi

22 Aralık 2000,Cuma

http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2000/12/22/274592.asp İstanbul'u Dinliyorum

Dr.Nilgün GEDİKOĞLU'nun sütunu:



YÖNETENLERİN DİKKATİNE
Köpekler canlı canlı gömülüyor
SARIYER
Uygar olmanın en gereklerinden biri haklara saygıdır. Eğer 21. Yüzyıl'da ‘‘Osmanlı'ya bakın örnek alın’’ diyebildiğimiz konular varsa, o konularda ileri değil, geri gittiğimiz apaçık ortada.
Galiba bir şeyi yanlış anlıyoruz. Vahşet ve zalimliğin, skandal, suç, manşet ya da insanın yüreğini parçalaması için ille de uygulayan kişiye ‘‘zevk vermesi’’ gerekmiyor. Vahşi, zalim, psikopat olmak gerekmiyor yani. Bunu niye mi söylüyorum: Sarıyerli bir okurumuzundan aldığımız bir e-mail yüzünden. Ekiplerin köpek toplayıp, kimisi ölü, kimisi canlı kimisi yarı bayşgın bir şekilde bir alana götürüp üzerlerine toprak döküldüğünü anlatıyordu. Semt sakinlerini tanık olduğu ve okurumuz bizzat gözlemleyerek doğruladığı olay gerçek bir vahşet öyküsü. Ama hiç kuşku yok ki, bunu yapan ekipteki kişilere bakıldığında psikopat filan olmadıkları görülecektir. Herhalde yaptıklarından da zevk almıyorlardı. Ama bu yapılan bir vahşet ve suç, kim ne derse desin. Ve burada vahşilik, belki bir emirle devreye giren bir vahşilik. İşte bu bireysel zulümden daha beter bir durum: Sistemin ilkelliği devreye sokmasıdır. Ünlü bir deney vardır. Deneklere önlerinde bir düğmeye baktıklarında bir kişinin çok acı çekeceği söylenmiş ve düğmeye basma insiyatifi onlara verildiğinde kimse basmak istememiş. Ama deney, ‘‘düğmeye bas! emri veren biri ile tekrarlandığında herkes düğmeye sonuna kadar basmış. Bilmem anlatabildim mi?
Nereden bakılsa suç
Sarıyer'de geçen bu olayda eğer sokak hayvanları sorununa bir çözüm olarak böyle gaddarca bir yöntemi seçmiş emir veren biri varsa ona hayvan haklarınadn söz etmek belki de lüks olur. Çünkü henüz uygarlıktan çok uzak. Uygarlaşmamış bir zihnin cehaletle bulmuş olduğu çözümün, nasıl ilkellik ve vahşet barındırabileceğinin tipik bir örneği ve 21. yüzyılda bir suç...
Yok eğer okurumuzun bize aktardığı ekipteki üç kişinin kendi kendilerine buldukları bir çözüm ya da zevk için yaptıkları bir şeyse yine de suç kapsamı dışında kalmıyor.
İşte Sarıyerli okurumuzun e-maili'i:
‘‘Size dehşet verici bir olayı aktarmak istiyorum. Sarıyer Belediyesi'ne bağlı ekiplerin, 34 JL 317 plaka no.'lu bir BMC ile haftada üç gece, 20.30'dan sonra yola çıkarak köpek topladıklarını, gece 03.00 sıralarında geri döndüklerini, topladıkları bu köpekleri ertesi sabah saat 09.00-10.00 cıvarında bazılarını ölü, bazılarını yarı baygın ve bazılarını CANLI olarak İstinye sırtlarında 2. Taşocağı Sokak'ta taşocağına attıklarını, sonra da hafriyat kamyonlarının gelip alana toprak döktüklerini tebsit ettik. Çevre sakinlerinden öğrendiğimiz bu bilgiyi ekipleri takip ederek doğruladık.’’


Aradan sekiz yıl geçti. Artık Hayvan Hakları Yasası var. Hicbir şey degişmedi. Bu zavallı hayvanlara yapılan zulüm bitmedi.


CRIMINAL RECORDS

The above article appeared in Hurriyet Newspaper on December 22, 2000. It talks about stray dogs being dumped alive by Sariyer Municipality in a stone quarry in the region. It gives the number plate of the municipality car that collects dogs three times a week, after 20:30, returning back at 3:00 A.M. to the stone quarry with the van full of dogs; dumps them there, some dead, some unconscious, some alive. The trucks that come early in the morning dump dirt and earth on the animals. People living around the area have witnessed this massacre.

Eight years have passed. We have an animal protection law now. Nothing has changed. The suffering of the poor animals have not ended yet.

Sarıyer Belediye Başkanımız Yusuf Tülün' ün kariyeri, hedefleri ve bugünlerdeki icraatlarına biraz daha yakından göz atalım.

Yusuf Tülün kimdir?

1953 yılında Tekirdağ'da doğdu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Ensitüsü'nden mezun oldu. 1984 yılında Refah Partisi Şişli İlçe Sekreterliği, 1985 yılında Sarıyer İlçe Başkanlığı, 1992 yılında da İstanbul İl Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 1992-1994 yılları arasında Bağcılar Belediye Başkan Yardımcılığı ve Büyükşehir Meclis Üyeliği, 1994-1999 yılları arasında Sarıyer Belediye Başkanlığı, 1999-2002 yılları arası Büyükşehir Belediye Başkan Yardımcılığı yaptı.

AKP İstanbul il kuruculuğu ve AKP İstanbul İl Başkan Yardımcılığı görevlerini yürüttü. 3 Kasım seçimlerinde milletvekili adayı oldu. Daha sonra TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı Müşavirliği görevinden, Sarıyer Belediye Başkan adaylığı için istifa etti. Fransızca ve Arapça biliyor. Evli ve dört çocuk babası.

Değerli başkanımız şu linkte okuyabileceğiniz röportajının bir bölümünde şöyle diyor;

"Belediyeciliği farklı yorumladığını ifade eden Tülün, beş yıllık bir sürecin belediye başkanlığı için yeterli olmadığını, en az iki dönem belediye başkanlığı yapıldığı takdirde verimli olunabileceğini söylüyor. Tülün'ün en rahatsız olduğu konu ise 2960 sayılı yasa: "Bu yasa Boğaz'ı katlediyor. Oysa boğazı korumak için çıkarılmıştı."

------------------------------------------
Gelin şimdi başkanımıza birkaç soru yöneltelim. 2960 sayılı yasanın Boğaz' ı katlettiğini söyleyen başkanımızın, bir de 5199 sayılı hakkındaki görüşlerine kulak verelim.

SORU :
Sayın Başkan ! 5199 sayılı Hayvan Hakları Koruma Kanunu, hayvanların rahat yaşamalarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamak için çıkarılmıştı. Oysa siz sahipsiz hayvanları toplatıp, ormanlarda ölüme terkediyorsunuz, ne diyeceksiniz bu konuda ?
CEVAP :
" Ben vatandaşın isteklerini yerine getiririm. Oyu insanlardan alıyorum. Vatandaş sokakta köpek istemiyor. Neden onları yerine bırakayim. Hayvanları toplatırım, Kısırkaya’ya gönderirim, oradan da doğal ortamına- ormana- attırırım. Keşke itlaf kararı verilse, ben uygularım. O kadar işimiz var, köpeklerle uğraşıyoruz. "


SORU :
Değerli Başkan'ım ! 5199 sayılı yasada şöyle bir madde var.
"Madde 4, ( j ) : Yerel yönetimlerin, gönüllü kuruluşlarla işbirliği içerisinde, sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların korunması için hayvan bakımevleri ve hastaneler kurarak onların bakımlarını ve tedavilerini sağlamaları ve eğitim çalışmaları yapmaları esastır." . Haddimiz olmayarak kanuna karşı geldiğinizi söylemek isteriz.
CEVAP :
" Gönüllülerle işbirliği yapmam. Gönüllüler Kısırkaya Rehabilitasyon Merkezine giremezler. Bu iş merkezden çözülür. IBB ve valilik çözüm bulsun. Köpekleri toplayıp yerleşim alanlarının dışına atsınlar. Hayvanseverler istiyorsa gidip orada beslesinler köpekleri."

SORU :
Sayın Başkan ! Köpeklerin yerleşim alanlarının dışına atılması gerektiğini söylüyorsunuz, hatta bunu gerçekleştirip onları açlıktan ölüme terkediyorsunuz ancak, 5199 sayılı yasanın 6.maddesi şöyle diyor;
"Madde 6 : Sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanların en hızlı şekilde yerel yönetimlerce kurulan veya izin verilen hayvan bakımevlerine götürülmesi zorunludur. Bu hayvanların öncelikle söz konusu merkezlerde oluşturulacak müşahede yerlerinde tutulması sağlanır. Müşahede yerlerinde kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır." . Yasaya açıkça aykırı hareket ettiğiniz görülüyor.

Tam bu sırada, Sarıyer Belediyesi’nde hayvan rehabilitasyon işinin bağlı oldugu Mesude Ozturk ve Meral Başaran söz alıyor ve şu şekilde konuşuyorlar.

"Insanlarin istemediği hayvanlar ormana atılır. Gerisi bizi ilgilendirmez."

-----------------------------------------------------

Görüldüğü üzere, Sarıyer Belediye Başkanı Yusuf Tülün,çalışma arkadaşları Mesude Öztürk ve Meral Başaran açıkça kanunlara aykırı hareket etmektedirler.Yapılmakta olan büyük katliamın bizzat sorumluları olduklarını söylememize gerek yok. Sarıyer Belediyesine karşı açılmış olan iki dava devam ediyor. Hayvanların ormanlarda telef olmalarına izin vermeyeceğinizi iyi biliyoruz.

Sarıyer Belediyesi' ne, konuyla ilgili tepkinizi dile getirmek için , aşağıdaki telefon numaralarından ulaşabilirsiniz.

Başkanlık Santral

Tel:(212) 242 75 75 (Pbx)
Fax:(212) 242 99 38
E-Posta: ozelkalem@sariyer.bel.tr
Adres: Büyükdere Mah. Çayırbaşı Cad.No:62 Sarıyer

Halkla İlişkiler
Tel: (212) 242 04 99
Fax: (212) 242 04 99
E-Posta: halklailiskiler@sariyer.bel.tr
Adres:Çayırbaşı Mah. Bahçeköy Cad. No:96 (Stadyum) Sarıyer



not : Sayın Başkan, tepkilerin doğru yere ulaşabilmesi adına hedef olarak gösterilmektedir." Hedefteki Adam " söyleminin başka hiçbir kötü niyet taşıdığı iddia edilemez. Yusuf Bey' i, bir an evvel gerekli düzenlemeleri hayata geçirmek adına göreve davet ediyoruz. Bu katliam sona erene kadar tepkilerin sona ermeyeceğini, ve her geçen gün daha rahatsız edici boyutlara ulaşacağını da hatırlatmak istiyoruz.


İlgili Yazılar :

http://evsizhayvanlar.blogspot.com/2008/01/sariyer-belediyesi-aliiyor.html
http://evsizhayvanlar.blogspot.com/2008/01/sariyer-belediye-bakani-yusuf-tlnle.html

SARIYER BELEDİYESİ ÇALIŞIYOR



Sariyer Belediyesi'nin kısırlaştırdıktan sonra ormana attığı köpeklerden ikisi. Kulaklarında Sarıyer Belediyesi'nin taktığı mavi küpeler var. Diğer birçoğu gibi, evlerine dönmeye çalışırken yolda telef oldular.

Belediye Başkanı Yusuf Tülün, Daire Başkanı Mesude Öztürk, sokak hayvanları rehabilitasyonundan sorumlu Meral Başaran'ın son icraatı bu. Hayvan Hakları Yasası, sokak hayvanlarının kısırlaştırıldıktan sonra yerine bırakılmasını emrediyor. Onlar, ormana atmakta israr ediyorlar. Hayvanların yerine bırakılması için yardımcı olmak isteyen gönüllülerle işbirliği yapmayı reddediyorlar. Oyu insanlardan aldıklaklarını, insanlar istemedikçe hayvanları yerine bırakmayacaklarını açıkça söylüyorlar.

Lutfen, bu kanunsuz uygulamanın durdurulması için yardımcı olun. Süregelen katliamı duyurun.

SARIYER MUNICIPALITY ON DUTY
These are two of the dogs dumped in forest by Sariyer Municipality. They have blue tags on their ears, showing that they are neutered by Sariyer Municipality. They died on their way home, as they were trying to go back to their territory.

Mayor Yusuf Tulun, Manager Mesude Ozturk and Meral Basaran who is in charge of the rehabilitation of strays are responsible for this cruelty. The Animal Protection Law demands that animals are returned back to their territory after being neutered. They insist to dump animals in forests because people who vote for them don't want them around. They refuse to cooperate with volunteers who want to help to bring dogs back to their territory.

Please help stop this illegal practice. Please help stop this massacre.








Geçen hafta, Sarıyer Belediye Başkanı Yusuf Tülün’ü ziyaret ettik. Sarıyer bölgesinde köpeklerin ormana atılması, köpeklerin yerlerine bırakılması için hayvan koruma gönüllüleriyle işbirliği yapılmaması, Kısırkaya’daki barınağa gönüllülerin alınmaması gibi konuları sorduk.

Yusuf Tülün bu konudaki sorularımıza cevap vermek yerine ezberini tekrarlamakta israr etti. Söylediklerini özetliyoruz:

Hayvanları Koruma Yasası baştan sona berbattır. Ben vatandaşın isteklerini yerine getiririm. Oyu insanlardan alıyorum. Vatandaş sokakta köpek istemiyor. Neden onları yerine bırakayim. Hayvanları toplatırım, Kısırkaya’ya gönderirim, oradan da doğal ortamına- ormana- attırırım. Keşke itlaf kararı verilse, ben uygularım. O kadar işimiz var, köpeklerle uğraşıyoruz. Gönüllülerle işbirliği yapmam. Gönüllüler Kısırkaya Rehabilitasyon Merkezine giremezler. Bu iş merkezden çözülür. IBB ve valilik çözüm bulsun. Köpekleri toplayıp yerleşim alanlarının dışına atsınlar. Hayvanseverler istiyorsa gidip orada beslesinler köpekleri.

Ve tabii Sarıyer Belediyesi’de hayvan rehabilitasyon işinin bağlı oldugu Mesude Ozturk ve Meral Başaran da aynı fikirde: Insanlarin istemediği hayvanlar ormana atılır. Gerisi bizi ilgilendirmez. Tercümesi: Biz kanun filan dinlemeyiz.

Sarıyer Belediyesine karşı açtığımız iki dava devam ediyor. Kanuna aykırı uygulamayı durdurmak için hukuk mücadelemizi sürdürmeye kararlıyız. Hayvanların ormanlarda telef olmalarına izin vermeyeceğiz.

Lütfen bu insafsiz ve kanunsuz uygulamanın durdurulması için Yusuf Tülün’e yazın: ozelkalem@sariyer.bel.tr fax: 212 242 99 38

MEETING WITH SARIYER MAYOR YUSUF TULUN

Last week we visited Yusuf Tulun, mayor of Sariyer Municipality. We asked him questions about dogs being dumped in forests, no cooperation being done with animal protection volunteers, no volunteers allowed to enter the rehabilitation center in Kisirkaya.

Yusuf Tulun’s words are clear confessions about the illegal practice carried on by Sariyer Municipality. Here is a summery of what he said:

The animal protection law is disgusting. I have to do what the citizens say. I get votes from human beings not dogs. People don’t want dogs in streets. Why should I put them back to their territory. I have them collected, taken to Kisirkaya and after that they are dumped in their natural habitat- which is forests-. I would prefer poisoning to be legal again. We have so much duty other than dogs. I will not cooperate with volunteers. They can not enter the rehabilitation center in Kisirkaya. This problem can only be solved by The Metropolitan Municipality and the local government of Istanbul. All the dogs must be collected by them and dumped in areas far away from the city. Animal lovers can go and feed them there if they want to.

Mesude Özturk and Meral Başaran, who are responsible of animal rehabilitation of Sariyer Municipality, naturally share the same idea. They say that dogs will be collected and dumped out of the city when there is any complaint coming from people. Translation of this: We don’t care about what the law says.



EHDKD’s two court cases against Sariyer Municipality for their illegal practice are continuing. We will not give up our legal struggle until this illegal and inhuman cruel practice is stopped. We will not let animals be tortured like this.

Please write your protest letters to Yusuf Tulun for ozelkalem@sariyer.bel.tr and fax: 212 242 99 38








Her yıl aynı uygulama: Lale soğanları ekilecek diye, kulağı küpeli, kısır köpekler, Istanbul Büyükşehir Belediyesi Veteriner Işleri Müdürlüğü ekipleri tarafından, Taksim, Emirgan Parkı, Maçka Parkı ve Yıldız Parkından toplatılarak Hasdal’daki rehabilitasyon merkezine kapatılıyor. Islak fayanslarda, ufacık kafeslerde eziyet çekiyorlar.

5199 Sayılı Yasaya göre, belediye barınakları hayvanların kısırlaştırılması için getirildiği ve geçici bir süre kaldıkları rehabilitasyon merkezleridir. Bu hayvanların kısırlaştırılıp aşılandıktan sonra alındıkları yere bırakılması yasa gereğidir.

Belediyeleri yasaya uymaya ve parklardan toplanan köpekleri alındıkları yerlere hemen geri bırakmaya davet ediyoruz.

Lütfen, bu uygulamanın durdurulması için;

IBB Sağlık Daire Başkanı Mehmet Yıldırım'a myildirim@ibb.gov.tr ve IBB Başkanı Kadir Topbaş'a, baskan@ibb.gov.tr ulaşınız.

ANIMALS TORTURED BECAUSE OF PLANTING TULIPS IN PARKS

The same practice every year: When it is time to plant tulips in the parks of Istanbul, the castrated and vaccinated dogs that live in these areas such as Taksim, Emirgan Park, Macka Park and Yildiz Park are collected by The Istanbul Metropolitan Municipality and brought to Hasdal rehabilitation center to suffer there on wet floor and small cages.

According to Law 5199, municipality shelters are places where dogs are brought to be neutered and to stay for a limited period of time while they are given post operative medical care. The law obliges municipalities to return dogs to their territory after they are neutered.

We demand the law to be implemented and the dogs collected from the parks of Istanbul to be returned to their territory immediately.

To stop this;

Please write to:

IBB Health Departmant Head Mehmet Yildirim at myildirim@ibb.gov.tr
IBB Major Kadir Topbas at baskan@ibb.gov.tr

TEGV ILE ORTAK EGITIM CALISMALARI







Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı ile ortak eğitim çalışmalarına başladık. Hedefimiz, eğitim programımızı TEGV'nin Istanbul'daki sekiz eğitim noktasında verdikten sonra, Anadolu'ya uzanmak, Türkiye'nin her bölgesindeki çocukları hayvan sevgisi ve sokak hayvanları ile ilgili bilinçlendirmek.
İlk durağımız Fındıkzade ve Beykoz Eğitim Parklarıydı.
Yirmi yıl sonrası için yatırım yaptığımızı biliyoruz. Yirmi yıl sonra Türkiye'de hayvanlara bugün olduğu gibi kötü davranılamayacağına inanıyoruz.

WE HAVE STARTED EDUCATION PROGRAMMES WITH TEGV

We have started to give education programs in cooperation with The Turkish Educational Volunteers Foundation, TEGV which has 11 educational parks and 54 learning centers all over Turkey. Our aim is to reach all centers in Anatolia after completing our mission in the eight educational units in Istanbul.

Last week we were at Findikzade educational park and Beykoz learning center.

We are planting seeds for the future and believe that after twenty years, Turkey will be a country where animals will not be tortured.