Sezin Okulları ile Yedi Yıl

Sezin Okullarının başlattığı “Her Hafta Bir Lira” sosyal sorumluluk projesi yedinci yılını tamamladı. Her yıl birinci sınıf öğrencileri, harçlıklarından her hafta bir lira bağış yaparak “SHKD Hasdal Orman Barınağı”ndaki köpeklere destek veriyorlar. Her yıl, yeni birinci sınıflara sokak köpekleri ile ilgili sunum yapıyor ve bir önceki yılın birinci sınıflarının topladığı bağışı teslim alıyoruz.

Sezin Okulları yöneticilerine bu uzun soluklu sosyal sorumluluk projesi için, öğrencilere de destekleri için teşekkür ediyoruz.

Seven Years with Sezin Primary School

We have completed the seventh year of the “One Lira Per Week” project with Sezin School. Every year the first grade students support SHKD Hasdal Forest Shelter by donating one lira from their pocket money for dogs. We visit Sezin School every year, giving the new first grade our education seminar on stray animals and receive the donation collected by the first grade of the year before.

We thank the managers of Sezin School for their perseverance to continue this social responsibility project and students for their support for dogs at the SHKD shelter.

Bodrum' da katliam!!!

Bodrum'da köpekler zehirli kıyma ile öldürüldü. Belediye Başkan Yardımcısı'nın da köpeği zehirlendi.










Muğla’nın Bodrum İlçesi'nde, sahipli köpeklerle kediler, kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından önlerine atılan zehirli kıymaları yiyince öldü. CHP’li Belediye Başkan Yardımcısı Zeki Özkeskin’in de bahçesindeki Belçika Kurdu ‘Margus’ adlı köpeği zehirlendi. Veteriner kliniğine kaldırılan Margus yaşama döndürülmeye çalışılırken, hayvanseverler katliama tepki gösterdi.

Bodrum’un Kumbahçe ve Eskiçeşme mahallelerinde, hafta sonunda 6 köpek ve 3 sahipli kedi, önlerine zehirli kıyma atılarak öldürüldü. Belediye Başkan Yardımcısı Zeki Özkeskin de dün sabah, Manzara Sitesi’ndeki villasının bahçesinde bağlı bulunan Margus isimli Belçika kurdu köpeğini hareketsiz yatarken görünce hemen yanına gitti. Köpeğinin kulübesi çevresinde kıymalar olduğunu farkeden Özkeskin, zehirlendiğini anlayıp veteriner kliniğine götürdü. İlk müdahale ile midesi yıkanan Margus'a serum tedavisi uygulanmaya başlandı. Köpeğinin seruma bağlı olarak yaşam mücadelesi verdiğini belirten Özkeskin, “Bodrum Belediyesi olarak altı yıl önce yaptığımız barınakta 600 yakın köpeğe modern şartlarda bakım yapıyoruz. Sokak köpeklerini de sık sık toplayıp tedavilerini yapıyoruz. Ancak bu kez yapılan saldırı sahipli köpeklere yönelik. Bunun amacını öğrenmeye çalışıyoruz. Bunları yapan insan olamaz. Birçok hayvan sahibi artık köpeklerini bahçelerinde barındırmaktan çekiniyor. Adli şikayette bulunacağımız gibi zabıta ekipleri ile de bunları yapanları bulmaya çalışacağız” diye konuştu.

Bodrum Hayvan Hakları Derneği Başkanı Füsun Uslu ise Göltürkübü’nde de hala köpek ölümlerinin devam ettiğini belirterek, “Bodrum’dan aldığımız bu haber ise bizi tam anlamıyla şoke etti. Sorumluların mutlaka bulunup cezalandırılması için savcılığa ve polise gerekli müracaatları yaptık. Göltürkbükü’nde ise köpeklerin öldürülüp toplu gömüldüğüne dair duyumlar aldık. Şimdi bunu araştırıyoruz. Bodrum ve Göltürkbükü’nde son iki yılda zehirlenerek öldürülen köpek ve kedi sayısı 200’ü buldu” dedi.

SİZCE HANGİSİ ERKEK ?

Wikipedia' da "erkek" kelimesinin karşılığı nedir diye arama yaptığınızda, karşınıza bu linkteki yanıt çıkıyor. Bu yanıtın bir bölümünde, erkek ve kız çocuklarını ayıran şu özelliklerden bahsediliyor.

Bir erkek çocuğunun ergenliğe girmesiyle, vücudunda kız çocuklarına göre farklı gelişen özellikler şunlardır:

  • Göğüs kılları
  • Vücudun diğer bölgelerinde daha fazla kıl
  • Yüzde sakal, bıyık oluşumları
  • Daha büyük el ve ayaklar
  • Daha geniş omuz ve göğüs
  • Daha güçlü kafatası ve kemik yapılanması
  • Daha güçlü kaslar ve psikolojik direnç
  • Boyunda gelişen Adem elması
  • Daha kalın ses
  • (Genellikle) Daha uzun boy
Bu bilimsel açıklamada yer almayan bir önemli özellik daha var, o da halk dilinde "YÜREK" olarak biliniyor.

Şimdi siz değerli hayvanseverlere bir soru yöneltelim;

Bir tarafta , bu linkteki haberde, Ntv Anahaber mikrofonlarına "bu şırıngaları isteyen herkes bulabilir, köpekleri öldüren hayvan sevmeyen çevre sakinleridir" diyen Veteriner Hekim Alp Yılmaz, diğer tarafta bu linkteki söyleşisinde " Sarıyer Belediyesi köpekleri zehirliyor, yakında belediyeyi basacağım artık yeter, bu işi bilmiyorlarsa ben öğreteyim " diyen Müjde Ar.

Sorumuz şu : SİZCE HANGİSİ ERKEK ?

Aşağıdaki yazıyı belki birçoğumuz okumuştur. Bugünlerde bu yazıyı tekrardan yayınlamanın uygun olacagını düşündük. Birileri ders alır mı acaba ?


ADIM YAŞAR BERBEROĞLU ESKİ BİR SABIKALI ESKİ BİR KATİL ESKİ BİR KATLİAM SANIĞIYIM...

KIZACAKSINIZ,AĞLAYCAKSINIZ,HATTA BELKİ KÜFÜR EDECEKSİNİZ AMA OKURKEN KANINIZ DONACAK

(GERÇEK BİR HAYVANSEVERSENİZ AŞAĞIDAKİ YAZIYI SONUNA KADAR OKUYACAK ZAMANI KENDİNİZE MUTLAKA AYIRMALISINIZ)

Bir hafta kadar önce sizlere İMDAAAAT; diyerek gönderdiğim mesajda:

.........Emekli bir memurum.. Zeynepkamilde iki köpeğimi ÜsküdarBelediyesi zehirlemek istiyor... Bana yardım edin lütfen. Onların öldürüleceklerini bilmenin çaresizliği içinde yüz kiloluk cüssemle sadece ağlayabiliyorum..........; diye yazmıştım..

Bir çok insan, özellikle Mimar Meral Olcay hanım ve Sokaktaki Melekler ilgilendi. Sağ olsunlar..

Oysa...
Oysa ben de eski bir Üsküdar Belediyesi çalışanı ve Üsküdar Belediyesinin maaşlı katiliydim.

Aşağıda yazacaklarım noktasına kadar gerçek olup asla bir kurgu ve hayal ürünü değildir.
İster kızın İster küfredin İster gülün, gerçek bu...
İbret olsun diye yazdığım geçmişimi okursanız acımasız bir katliam sanığının acınacak öyküsünü öğrenmiş olacaksınız.

Yıl 1983
20 li yaşlardaydım.
Üsküdar Belediyesi Ümraniye Şubesinde Zabıta Memuruydum. Yaka numaram 6641 Sicil numaram 28700 Aynı zamanda İstanbul Üniversitesinde okuyordum.

Bir gün zabıta amirliğine bir şikayet telefonu geldi.
Adamın biri bahçesine bağladığı köpeğinin gözlerinden kuduz diye şüphelenmiş. Amir sen Karadenizlisin tabancayla o işi üzerine al; dedi Gururum okşandı. Tamam; dedim, Arabaya atlayıp zanlının! adresine gittik.

7.65 çapında bir tabanca verdiler elime hadi; dediler..
Köpeğe yaklaştığımda önce elimdekini yiyecek bir şey sanıp kuyruğunu sallamaya başladı. İyice yanaşıp alnına nişan aldım.
Son birkaç saniyede onu öldüreceğimi anlamış gibi canhıraş ipini çekmeye çalıştı. Tetiği düşürdüm.
Alnının tam ortasında bir beyazlık gördüm sanki, ardından kan fışkırdı. Hayvan geriye doğru bir takla attı.

Sürünerek zincirinden kurtulmaya, benden kaçmaya çalışıyordu.. Bir daha sıktım.
Boynu düştü..

Beni tebrik ettiler.

Belediyenin temizlik işlerine bağlı iki kişilik köpek itlaf ekibi vardı.
Bu kişiler köpek zehirlemeye çıktıkları zaman vatandaşın tepkisini çektiklerinden beni onların başına hem koruma hem de amir olarak vermişlerdi. Silahla yaptığım şov amirimin beni ödüllendirmesine yetmişti.
Sabahleyin belediyenin altındaki kasaptan 3-4 kilo kıyma alır içine zehri iyice karıştırır ve infaza çıkardık. Aslında duygusal bir insandım.
Hatırı sayılır dergi ve gazetede yayınlanmış onlarca şiirim vardı.
Dalida, Rodrigo; Beethoven bile dinlerdim.
İşin garibi yakında psikoloji öğretmeni olacaktım.
Ama bunlar hayvan katliamı yapmamı engellemiyordu.
Öldürdüklerimiz ne de olsa köpekti.. Bir köpek için üzülmenin mantığı olabilir miydi..

O zamanlar Ümraniye köpek cenneti gibiydi.
Her tarafta koloniler halinde köpekler mevcuttu.
Genellikle şehrin dışındaki gecekondu mahallelerinde öldürmeye giderdik.

Oradaki köpekler kuru ekmeğe hasretti. Bizim kıymanın kokusunu metrelerce uzaktan alır etrafımızda pervane olurlardı.
Heyecanla kuyruk sallar ne olur bize bir tutam verin diye adeta yalvarırlardı.
Kıymayı attığımızda bu karşılıksız iyiliğimizin mantığını çözemeden, minnet dolu şaşkın bakışlarla onu havada kaparlardı.
Damaklarına bulaşan et kokusunun mutluluğuyla kuyruklarını sallar, bize teşekkür etmek için üzerimize sürtünürlerdi..

Sonra...

Sonra titremeye başlarlardı.
Ardından nefes almaları zorlaşırdı.
Boğulur gibi hırıltılar çıkararak nefes almaya çalışırlardı..
Ağızlarından burunlarından köpükler çıkmaya başlardı.
Bazen kan kusarlardı..
Soluk borularını, midelerini parçalardı zehir..
Bunlar olurken genellikle gözlerimize bakmaya çalışırlardı bana bir şey mi yaptın..; Beni kurtarabilir misin; der gibi bakarlardı.
lütfen bana yaradım et;beni neden kandırdın; bana bunu neden yaptın; der gibi bakarlardı En çokta çırpınırlardı ölürken. Vücutlarının bir kısmı felç olur
Bir kısmı kasılır Bir kısmı titrer.. Çok karmaşık bir olaydır zehirlenen köpeğin ölümü. Bazıları çığlık çığlığa can çekişirken Bazıları hafif iniltilerle Bazıları da sessizce ölürlerdi..
Nedense hepsi ağlardı can verirken.. Bakışları bir bilmece gibi olurdu hep..
Bakışlarının okunmasına asla izin vermezlerdi ölürken. Kıyma yetsin diye az az atardık.. Az attığımız için daha zor ölürlerdi.. Çırpına çırpına ölürlerdi..

Can çekişmeleri dakikalarca sürer, çocuklar onları izlerdi.. Şişmiş cesetlerini bir kamyonete atıp çöp sahasına götürürdük.

İki kişinin amiri olmak beni fazlasıyla mutlu ederdi. Bir sorumluluğumun olması önemliydi benim için. Düşünebiliyor musunuz; öldürme emri verebiliyordum. Hayvanların kaderleri iki dudağımın arasındaydı..
Zabıta şapkamla gurur duyuyordum. Ekiptekilerin biraz önlerinden yürürdüm hep.

Amirleriydim ne de olsa...

Koskoca Ümraniyenin bu büyük sorununun sorumluluğu benim üzerimdeydi.
Az iş değildi bu: yöneticilik yeteneği ve dirayet isterdi.. Öyle sıradan insanın yapacağı kadar basit bir iş değildi. Bir ilçenin köpek sorununu çözen önemli bir memurdum ben.. Akşamları rakı masasında süsler süsler anlatırdım bu infazları.. Çeşitli maskaralıklarla ölen köpeğin taklidini yapar güldürürdüm herkesi..


Bir cellattım ben.
Dilediğimi öldürtüyordum. Yok etmenin psişik cazibesi beni sarmıştı.
Gücün doruklarında hastalıklı bir mutluluk yaşıyordum. Köpeklerin tanrısıydım ben. Asırlardır süren bastırılmış vahşi duygularımı tatmin ediyordum. Avlanma çağlarından beri genlerimden silinmeyen ilkel duygularımı besliyordum. Ölüm emri vermenin girdabıyla karanlık, sadist duygularımı doyuruyordum. Sanırım 20 gün kadar sürdü bu katliamlara katılmam. Benim için biçilmiş kaftandı bu iş.
Çünkü işimizi kısa sürede bitirip ellerimi yıkayıp üniversiteye gidebiliyordum.

Ben bir toplumbilimci adayıydım..
Felsefe, mantık, sosyoloji, psikoloji dersleri verecek formasyonla donatılıyordum. Bir gün infaz için Ümraniye Kazım Karabekir Mahallesine gidecektik. Orada çok köpek vardı. Dolayısıyla zehirli kıymayı daha çok hazırlamıştık. İlk iki köpeğe kıymayı attığımı hatırlıyorum. Yaşlı bir adam bizi kömürlüğüne götürdü. Orada tanımadığı bir köpek doğurmuş 7-8 yavru yapmıştı. Onları öldürmemizi istiyordu. Yavrular ananın memelerine yumulmuştu. Ana bizi görünce tedirgin oldu.
Yavrularını korumakla kaçırmak arası kıvranmaya başladı.

ıÜüAncak kıymayı görünce sevindi. Çocuklarına süt verecekti Yemeli sütü çoğalmalıydı. Üstelik bu gecekondu semtinde kıyma onun için olağanüstü bir ziyafetti. Mutlulukla ete uzandı. Kuyruğunu salladı. Bakışlarıyla teşekkür etti. Bir tane daha attık. Onu da bir hamlede yuttu.. Titreme nöbetleri başladı..
Sarsıldıkça yavrularının ağzı memesinden kopuyordu; onları patisiyle tekrar memesine iterken ölüm nöbetleri sıklaşıyordu.

İhtiyar. yavrularına da yavrularına da verin.. ben ne yapacağım onları..; diye sürekli söyleniyordu.. Kıymadan küçük parçalar koparıp yavrulara yedirmeye çalışıyordum. Ama çok miniklerdi ve yemekte zorlanıyorlardı.
Bu arada ağzından köpükler çıkmaya başlayan anne bana doğru sürünerek geldi. Isıracak diye bir elime aldığım taşı kafasına vurmaya hazırlanıyordum ki olağanüstü bir şey oldu: Ayağımı, ellerimi kanlı diliyle yalamaya başladı..
Bir yandan burnunun ucuyla yavrularını iterek yerdeki zehirli kıymadan uzaklaştırmaya çalışıyor
Diğer yandan gözlerime yalvararak bakıp ;ne olur onlara zehirli kıyma verme; der gibi başını sallıyordu.. iki-üç kıyma yediği halde ölmemekte direniyordu.
Ağzından kanlar gelmeye başladığı halde can havliyle yavrularının uzaklaştırmaya çalışması, ellerimi yalvarır gibi yalaması ilginç bir sahne oluşturuyordu. Sanırım manzara şuurumu biraz bulandırmıştı..
İhtiyar adam yavruları gösterip.
Memur bey ağzını parmaklarınla açıp öyle sok kıymayı... ağzını açıp öyle sok..; deyip duruyordu.. Birdenbire bir şeyler oldu bana..
Devletin memuruydum ve adam bana emir veriyordu..
Sinirlendim.
Ben devlet memuruyum. Bana nasıl emir verir gibi konuşursun lan; diye bağırdım. Yavruların hali sanırım etkilemişti beni. İçimdeki insani duygular canlanmıştı sanırım. Sonra ben ne yapıyorum yahu; dedim kendi kendime.
Sapık mısın lan; dedim kendi kendime
Yavruları var daha gözleri açılmamış, bu şerefsiz ihtiyarın sözüne bakıp onları nasıl öldürüyorsun lan; dedim kendi kendime.. Adama daha çok sinirlendim.
Öldürmüyorum lan pezevenk. Defol git; diye bağırdım
Emrimdeki itlaf işçilerine;bugün bu kadar yeter, hadi gidiyoruz; dedim.
Uzaklaşırken yavruların, yerde son çırpınışlarını yapan annenin memelerini emmeye çalıştıklarını gördüm en son..
Bir de; kıyma yediği için yerde çırpınan, gözleri henüz açılmamış yavrunun o durumdayken bile annesini arandığını gördüm.. Belediyeye döndüğümüzde moralim bozuktu.. Mutsuzdum. Garip bir hüzün çöreklenmişti içime..Elbisemi değiştirip meyhaneye gittim. O gece sabaha kadar kabus gördüm..
İnsanların beni zehirlediklerini, ağzımdan kanlar geldiğini, nefes alamadığımı...
Sabaha kadar o yavru köpeklerle uğraştım. Onların ;anamı neden öldürdün amca; diye ağlaştıklarını gördüm..
Ertesi gün zabıta amiri Zaim Sancak;a bu ekipte çalışmak istemediğimi söyledim. ve o ekipten böylece ayrıldım.

Sonraki günlerde vicdan azabı beni kuşatmaya başladı. Bu azap gün geçtikçe çığ gibi büyüdü Orman yangını gibi büyüdü. Bu azap gün geçtikçe işkence olmaya başladı Bu azap boynuma bir kement gibi Beynimde bir yangın gibi Alnıma bir leke gibi kaldı hep..

Hiçbir zaman aklımdan çıkmadı yaptığım katliamlar. Otururken, kalkarken, yerken, uyurken.. Gülme yeteneğimi kaybettim o günden sonra.. Daha suskun Daha içine kapanık bir insan oldum. Sürekli bir kabusun içinde yaşadım

ıÜüÜniversiteyi bitirdiğimde Pendik belediyesinde Şube müdür yardımcısı oldum.. Bugünkü başkan yardımcısı düzeyi yani.. Temizlik işlerinden de sorumluydum. İtlaf ekibi bana bağlıydı. Asla köpek öldürtmedim.

Belediyede yıllarca müdürlük yaptım ve cinayetlerimin diyetini vermek için vatandaşın hiçbir şikayeti kaale almadım. Onları çağırıp nasihat ettim.
Onlara köpeklerin asla öldürülmemesi gerektiğini, öldürmeye hakkımız olmadığını anlattım.

Her insanın içinde bir katil vardır. Genlerinde mağara döneminden kalma öldürme güdüleri vardır.
İnsan beyni bilimle, sanatla, sevgiyle aydınlandıkça bu güdüler azalır ve yok olur.
Sonraki yıllarda yaptığım katliamların azabı daha çok büyüdü Cinayetlerimin acısı beni daha çok kuşattı. Karınca ezmemek için yolumu değiştirmeye başladım. Odamdaki sivrisineklerini camları açıp çıkarmaya çalıştım. Asla öldürmedim. Akrep yakalasam emin bir yere bıraktım.

Ama köpekler

Köpeklerin karşısında kendimi hep suçlu hissettim. Onlarla asla göz göze gelemedim.
Onlardan utandım.
Onlardan kaçtım.
Nerede bir yalnız yavru görsem içim kan ağladı. annemi sen mi öldürdün diye hep sorguluyorlardı beni sanki.. Bir an olsun yakamı bırakmadı o yavruların haykırışları.. Beynimden zehirlenen köpeklerin çığlıkları eksik olmadı hiç..
Bir katilin suçluluk duygusu içinde, aşağılık duygusu içinde yaşadım hep. Bunları yazmaktaki amacım tüm katillere seslenmektir.
Katillere, katil adaylarına sesleniyorum: öldüreceğiniz hayvanın gözlerine bakın; orada zavallılığınızı göreceksiniz..
Orada ben sana ne yaptım.. seni korumanın, sana köle olmanın dişinde ne yaptım; diye yakaran bir ana bir baba bir kardeş göreceksiniz..
Orada sessiz bir çığlık Orada çaresizlik Orada acı göreceksiniz.. Orada merhametsizliğinize karşı sevgi Canavarlığınıza karşı saygı göreceksiniz..

İtlaf ekibindeki arkadaşlar..

Lütfen öldürmeyin..

Öldürmek size ve ailenize uğursuzluk getirecektir. Psikolojiniz bozulacak, hayat size zehir olacaktır. O hayvanların çırpınışları sizi çarpacaktır. O hayvanların ağızlarından çıkan köpükler O hayvanların ağızlarından dökülen kanlar sizi boğacaktır. Amirler, müdürler size sesleniyorum: siz isterseniz hayvanlar ölmez.. İnanın asla öldürmeye mecbur değilsiniz.. Onların yaşamı iki dudağınızın arasında. Onların yaşama haklarına saygı duyar ve birazcık fedakarlık yaparsanız ne olur sanki.. Küçük dağları ben yarattım demeyin asla..
Ben nasıl çırpınıyorsam şimdi zehirlenmiş bir köpek gibi Nasıl boğulur gibi yaşıyorsam 24 saat Her anım bir yangının içinde nasıl geçiyorsa Sizde öyle olacaksınız yarın.. inanın içinizde bir damla insanlık varsa Her öldürdüğünüz köpek için, bin kez öleceksiniz.. Bende müdürlük yaptım sizin gibi Öldürtmedim ve hiç bir şey olmadı..
Hayvanları şikayet eden ruh sağlığı bozuk bazı kişilere alet olmayın lütfen.
Sevgisiz büyüyüp toplumda canlı bomba gibi gezen canavarların şikayetlerine kulak asmayın lütfen.. Sokağını bekleyen, orayı sahiplenen köpekleri öldürtmek isteyen psikopatların maşası olup masum canlara kıymayın lütfen..

Ve siz köpekler..

Katiline bile sevgiyle yaklaşan Katilini bile koruyan müthiş canlılar. Sizin karşınızda insanlığımdan utanç duyuyorum. Siz olmazsanız yaşamak için sebebim kalmayacak biliyor musunuz. Hiçbir ilaç dindiremez size yaptıklarımın acısını Hiçbir psikiyatr teskin edemez, kandıramaz beni suçluluğumdan dolayı Hiçbir tanrı kurtaramaz beni vicdan azabından
Hiçbir cehennem yeterli gelmez günahlarımın kefaretine..

Siz köpekler

Sizleri kalleşçe kandırıp öldürdüm hep
Arkanızdan vurdum sizi
Alçakça vurdum sizi..
Zavallının biriyim ben.
Şerefsiz bir mazisi olan katilim ben..

Acıların okyanusunda çırpına çırpına boğulmak yetersiz benim için. Şimdi sadece intihar kokuyorum Şimdi her hücremde bir köpek mezarı var . Zehirlenirkenki çırpınışınızı yaşıyorum sürekli Sürekli yavrularınızın çığlıkları kulaklarımda Ne çıldırabiliyorum, ne ölebiliyorum.
Ben köpekleri değil, kendimi zehirlemişim meğer..
Biriniz beni silkeleyip uyandırsın lütfen bu kabustan. en asla hayvan öldürmedin, bir karabasandı gördüğün; desinler lütfen.











Küçükçekmece Belediyesinin Barınağını ziyaret ettiğimizde gördüğümüz manzara karşısında dehşete kapıldık. En fazla üç-dört köpeğin kısa süre tutulacağı boyutlardaki kafeslerin her birinde irili ufaklı 10-15 köpek vardı. Köpeklerin bazıları aşırı kalabalıktan kavga ettikleri için olsa gerek yara bere içindeydi. Hayvanların hemen hepsi inanılmayacak kadar zayıftı. Kafeslerde mama kabı yoktu. Köpekler, tavuk besler gibi, kafesin sidikli ıslak zeminine bir avuç- evet 15 köpeğe bir avuç- mama atılarak sözde besleniyordu. Hayvan başına iki tane kuru mama düşüyordu, o da kalırsa.

Başka bir kafeste tek başına yatan, felçli bir köpek gördük. Arka ayakları kaskatı kesilmişti. Can çekişiyordu. Sorumlu Veteriner Muhammet Özkan’a sorduk. Trafik kazası sonucu getirildiğini söyledi. Nasil bir tedavi yapıldığını sorduk. Cevap vermedi. Israr ettik. Vitamin veriyoruz dedi.

Fotoğraf çekmemize izin vermediler.

Pazar günü tekrar gittik. Içeri alınmadık. Sağlık Işleri Müdürü Kadir Bulut kimsenin barinağa alınmaması için talimat vermiş. Kapıdan gördüğümüz manzara aynıydı. Yine hayvanların önünde mama kabı yoktu. Bekçiye, geçen gün gördüğümüz kaza geçirmiş köpeği sorduk. Yine aynı yerde, taşın üzerinde yattığını söyledi.

Iki gün sonra bazı hayvanları yine insan yerleşiminden çok uzak yerlere bırakmışlar. Yukarıdaki fotograflarda Küçükçekmece Barınağından bırakılan köpekleri görüyorsunuz. Barınak koşullarının canlı delili olarak.

Bu rezaletin artık bitmesi için, 5199 Sayılı Hayvan Hakları Yasasının uygulanması ve kısırlaştırılan hayvanların alındıkları yere geri bırakılmaları için lütfen aşağıdaki sorumlulara ulaşın:

Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay: Tel: 212 411 06 00 fax:, 0212 411 06 08
Kuçükçekmece Belediyesi Sağlık Müdürü Kadir Bulut: 0212 624 94 98


Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Md.
Mustafa Kemal Yalınkılıç: mkemal@milliparklar.gov.tr fax: 0312 / 207 59 81

Cevre ve Orman Bakanlığı Istanbul Il Müdürü
Mehmet Emin Birpınar: mbirpinar@gmail.com fax: 0212 5200374


SCANDAL AT KUCUKCEKMECE SHELTER

We were shocked at what we saw when we visited the Kucukcekmece Shelter. There were 10-15 dogs in each kennel that was only of a size for two or three dogs to stay for a temporary period. Some of the dogs were wounded, most probably because of fights that took place as a result of the overcrowded kennels. Nearly all of the dogs very extremely skinny. There were no food cups in the kennels. The dogs were so called fed by throwing a hand full of dry food to the kennel floor wet with urine and feces. Each animal had, two or three bits of dry food to his share, if he had the chance to pick it up in time.

On another kennel we saw a paralyzed animal lying on wet stone floor. His hind legs were rigid. It was obvious that he was in pain. We asked the vet Muhammet Ozkan what had happened to this animal. He said that he had a car accident. We asked what he was doing as a treatment. He didn’t answer. When we insisted, he said he was giving vitamins…

They didn’t let us take pictures.

Two days later we went there again, on Sunday. They didn’t let us in. The head of health department, Kadir Bulut had ordered for nobody to be taken in. We looked inside from the outer door of the shelter. There were no food cups in kennels. We asked the guard about the paralyzed dog we had seen two days ago. He told us that he was still there, lying in pain.

We have found out that two days later, some of the dogs were dumped in places far away from human habitat where there is no chance for them to find any food. Our friends went and took some pictures. Above you see the pictures of dogs released from Kucukcekmece shelter as the living witnesses of the conditions in the shelter.

For this horror to end for Kucukcekmece Municipality act as Animal Protection Law 5199 demands please reach to those that are responsible for this crime:


Küçükçekmece Major Aziz Yeniay: Tel: 212 411 06 00 fax:, 0212 411 06 08
Kuçükçekmece Municipality Health Deparment Director Kadir Bulut: 0212 624 94 98


Environment and Forest Ministery National Parks General Director .
Mustafa Kemal Yalınkılıç: mkemal@milliparklar.gov.tr fax: 0312 / 207 59 81

Environment and Forest Ministery Regional Director of Istanbul
Mehmet Emin Birpınar: mbirpinar@gmail.com fax: 0212 5200374